Bir Sabah Vakti

Düşündü kadın.

O şemsiyeli kızın şemsiyesini görmek için her sabah o sokaktan geçmese aynı saatte, yine huysuz olur muydu bugün? Bir haftadır her gün, aynı köşeden şemsiyesiyle geçerken görüyordu o kızı. Rengarenk şemsiyesini sabahın sekizinde güneşten korunmak için açması komik geldiğinden her sabah o saatte, o köşede olmak için çabalamaya başlamıştı. İlk gördüğünde “bu saatte güneş bile yok ki, bu küçücük şemsiyeyle korunacak” diye düşündüğü için kızıyordu şimdi kendine. Yoktu işte bugün. Sabahları uykusuzluğu üzerinden atıp gülümsemesine neden olan tek şey o renkli şemsiye olmuştu son bir haftadır.

Şemsiyeyi görmeden öncesini hatırlamaya çalıştı. Gülümseyebiliyor muydu sabahları, yoksa hep şimdiki gibi suratsız mıydı? Hafızası ne kadar da kötüydü!

Hatırlamaya çalıştı yine de. Her sabah alarm çaldığında hemen kalkar akşamdan kalma çayın altını yakardı. Yanına atıştıracak bir şeyler çıkartır, daha kaynamadan söndürdüğü çayla birlikte kahvaltısını yapardı. Akşamdan hazırladığı kıyafetleri giyer, saçlarını basitçe toplayıp yola çıkardı.

Aslında yola çıkana dek uykusu olduğunu fark etmezdi. Ama dolmuşa bindiği andan itibaren gözlerini açmakta zorlanırdı. İş yerine doğru yürürken çoğu zaman etrafından geçenlerin kim olduğuna bile bakamazdı uyuklamaktan. Tam o sırada görürdü şemsiyeli kızı.

Yeniden boşluğa düşer gibi hissetti. Yine bulamamıştı daha önceden kendini mutlu eden bir şey. Dikkati dağıldı birden.

“Aksıyor mu o?” diye seslice düşündü sarı köpeğe bakarak. Sarı aksak köpek bir ayağının üstüne basmamaya çalışarak zıplarcasına dört adım daha attı ve normal bir şekilde yürümeye başladı. Kendi kendine kıkırdadı sarı numaracı köpeğin yaptığını görünce. İş yerine varana kadar onu izledi.

Koca bir gülümseme yeniden yapışmıştı suratına.

Bir Sabah Vakti” üzerine 2 yorum

Yorum bırakın